EGZERSİZ VE BEYİN TÜREVLİ NÖROTROFİK FAKTÖR (BTNF) İLİŞKİSİ

Paylaş

Majör depresif bozukluğu olan hastaların toplam nüfusun %5’ i olduğu rapor edilmiştir (Ferrari ve ark., 2013).  Majör depresif bozukluğu olan kişilerin yaklaşık 2 kat daha yüksek mortalite seviyesine sahip olduğu rapor edilmiştir (Cuijpers and Smit, 2002; Cuijpers ve ark., 2014). Majör depresif bozukluklar için fiziksel aktivite etkili bir tedavi aracıdır (Cooney ve ark., 2013). Akut egzersizler sonrası istirahat düzeyine göre periferik BTNF seviyesinde artışlar görülmektedir. BTNF, proteinlerin nörotrofin ailesindendir ve merkezi sinir sisteminde ve periferde sayısız nöronun proliferasyonu, hayatta kalması ve büyümesi/gelişmesi için hayati öneme sahiptir.

BTNF, beyin, perifer ve kanda en fazla bulunan nörotrofin olarak düşünülmektedir (Acheson ve ark. ,1995; Numakawa ve ark., 2010; Zhang ve ark., 2011; Parejo-Galeano ve ark., 2015). Literatür incelendiğinde sıklıkla BTNF’ nin anti-depresan özelliğe sahip olduğu vurgulanmıştır (Brunoni ve ark., 2008; Chen ve ark., 2001; Polyakova ve ark., 2015). Egzersizin bazı durumlarda depresyonun azaltılmasında non-farmakolojik etkiye sahip bir tedavi yöntemi olabileceği ifade edilmektedir. Dinoff ve ark., (2017) yapılan bir araştırmada sağlıklı kişilere uygulanan akut egzersiz sonrası kandaki BTNF düzeyinde geçici yükselmeler gözlemlenmiştir. Başka araştırmalarda, düzenli uygulanan aerobik egzersizlerin baseline BTNF düzeyinde artışlara neden olabileceği ifade edilmiştir (Dinoff ve ark., 2016; Dinoff ve ark., 2018).

Bu bulgular, hipotetikal (varsayımsal) bir model olarak egzersiz uygulamalarının anti-depresan etkileri olacağını iddia etmektedir (Cooney ve ark., 2014; Schuch ve ark., 2016). Egzersizlerin anti-depresan rolü, hem merkezi sinir sisteminde hem de periferik BTNF düzeyindeki artışlarla ilişkilendirilmektedir. BTNF artışının muhtemel mekanizması olarak, egzersiz sonrası periferal platelet konsantrasyon artışı kan plazma volüm değişikliğine neden olmaktadır. Dahası, vasküler dilatasyon ile kapiller kan basıncı ve sirkülasyon artışı endotial barier fonksiyon azalmasına böylece intra ve ekstra vaskular kompartmanlardan plazmanın ultrafiltrasyonu arttırmaktadır (Naegelin ve ark., 2018; Ziegenhorn ve ark., 2007; Kargotich ve ark., 1998).

Egzersiz ilişkili periferal adaptasyon mekanizmaları başlıca BDNF etkileri ile ilişkilidir. Literatür araştırmaları, düşük baseline platelet seviyesinin egzersiz kaynaklı yüksek BDNF seviyesi ilişkili olduğunu ifade etmektedir. Periferal BDNF’ nin büyük oranı plateletlerde depo edilmesine rağmen onların aktivasyonu büyüme faktörlerinin parsiyel olarak uyarılmasını sağlamaktadır. Egzersizin beyin fonksiyonları üzerine hem akut hem de kronik etkileri merak edilen konular arasındadır. Egzersiz sonrası, serebral kan akışı, kan hacmi, dolaşımdaki hormon sekresyonu ve merkezi nörotransmitter değişimler nörol döngüye, sinaptojenesis ve nöral hayatta kalmanın gelişmesine katkıda bulunacaktır (Dey ve ark., 1992; Zhang ve ark., 2001; Ambrogini ve ark., 2013; Greenwood ve ark. ,2012; Nabkasorn ve ark., 2006).

Cinsiyet açısından egzersiz uygulamalarının BTNF konsantrasyonunu farklı etkilediği bildirilmiştir. Literatür, akut egzersiz sonrası erkeklerin BTNF düzeylerinde artışlar görülmesine rağmen kadınlarda herhangi bir yükselme saptanmamıştır (Dinoff ve ark., 2017). BTNF konsantrasyonu açısından hangi tür egzersizin optimal etkiye sahip olduğu sorusu oldukça önemlidir. Literatürde sınırlı düzeyde araştırma olmasına rağmen aerobik ve direnç egzersizlerinin birlikte uygulanması egzersiz sonrası BTNF konsantrasyonunda artışlara neden olabilecektir (Gourgouvelis ve ark., 2018).

Sonuç olarak, düzenli uygulanan hem aerobik hem de direnç temelli egzersizler BTNF konsantrasyonu açısından son derece önemli olduğu söylenebilir. Başka bir ifadeyle, Alzheimer gibi beyin fonksiyon kaybı hastalıkların önlenmesinde egzersiz uygulamalarının protektif bir role sahip olacağını düşünebiliriz.

Haftanın Mottosu:

“YaşIandığımız için egzersiz yapmayı bırakmıyoruz, egzersiz yapmadığımız için yaşIanıyoruz.”

                                                                                                                                                          Dr Kenneth H. Cooper