DİRENÇ BAND KULLANIM MEKANİZMASI

Paylaş

Son zamanlarda, “Elastik Band Direnç Egzersizleri”(EBDE) profesyonel sporcular ve rekreasyonel egzersiz katılımcıları arasında artan bir popülerliğe sahiptir (Anderson ve ark, 2008; Page ve ark, 1993; Treiber ve ark, 1998). Direnç bantlarının optimum kullanımı için direnç bantlarının yapısal özelliklerine anlamak gerekir. Bu karakteristik özellikler, stres gerilim ilişkisi ve yorgunluktur. Direnç bantları tarafından üretilen gerilim miktarı bantta meydana gelen deformasyona ilgilidir. Bu ilişki her zaman doğrusal olabilir. Kuvvet çalışmalarında eksantrik fazın hızını arttırmak kısama uzama döngüsü fonksiyon gelişimine neden olmaktadır (Stevenson et al., 2010).

 

Profesyonel veya rekreasyonel düzeyde kas gücünü artırmak isteyen sporcular arasında direnç band kullanımı önemli bir popülerlik kazanmıştır. Bunun başlıca nedeni, hareket aralığı boyunca kas kuvveti oluşturma kapasitesi sağlama potansiyeli gösterilmektedir (Wallace ve ark., 2006). Direnç band ekipmanı, band uzunluğunun geçici olarak uzatılması için kas kuvveti gerektiren elastik bant malzemesinden oluşur. Direnç bandlarının popülaritesi son yıllarda artmasına rağmen, bu egzersiz modalitesinin sağlıklı bireyler arasında kas hipertrofisini ve kuvvetini arttırmada alternatif bir yaklaşım olarak kullanılmasına ilişkin tartışmalar devam etmektedir (Israetel ve ark., 2010). Bu tartışmanın temel kaynağı olarak, “elastik bandların düşük bir dış kuvvet seviyesi sağladığı” gibi temelsiz bir varsayım sonucunda güç gelişimi için uygun bir direnç / uyaran sağlama konusunda sınırlı kalacağı kanısına dayanmaktadır (Aboodarda ve ark., 2011).

 

İskelet kaslarının aşırı yüklenmesi veya gerilmesi gibi aktiviteler veya elastik egzersizin eksantrik kısmında meydana gelen artışlar ya da her iki faktörün kombinasyonu sonucu kas hasarı meydana geleceği vurgulanmıştır (Proske ve Morgan, 2001). Egzersize bağlı kas hasarı, sarkomerlerdeki normal miyofilament yapılarının bozulması, sarkolemma hasarı, kas fiber bütünlüğünün kaybı ve isekelet kas kasılmasına özgü enzimlerin ve proteinlerin kana sızması, akut enflamatuar yanıt, gecikmiş başlangıçlı kas ağrıları ve kas kasılma kuvveti kaybı ile sonuçlanmaktadır (Jones ve ark., 1986; Peake ve ark., 2005; Philippou ve ark., 2009).

 

Direnç antrenmanı sonrası iskelet kasında meydana gelen muhtemel fizyolojik değişim hasar sonrası meydana gelen kas adaptasyonu, klasik olarak iskelet kas hasarının inflamasyon rejenerasyon işlemi ile açıklanmıştır. Bu noktada unutulmaması gereken önemli konu, inflamasyon ve rejenerasyon arasındaki koordinasyon yeteneği hasar görmüş kasın başarılı bir şekilde iyileşmesi için son derece önemlidir. Ayrıca, kas hasarının neden olduğu akut enflamatuar yanıt, enflamatuarla ilgili olayları yönlendiren endojen sitokinlerin sentezi ile koordine edilir. Sitokinler, endotel hücre dokularında yerleşik olarak veya dolaşımda bulunan lökositler dahil olmak üzere çeşitli hücreler tarafından üretilebilir (Dinarello, 1997). Akut inflamasyonun spesifik olarak katkıda bulunurlar ve baskın etkilerine bağlı olarak pro- veya proinflamatuar olarak fonksiyon gösterirler (Philippou ve ark., 2009).

 

Direnç antrenmanları sırasında yoğun bir şekilde izotonik kasılmalar (konsentrik-egsantrik) yaygın olarak tercih edilmektedir. Özellikle eksantrik kas hareketleri sonrası, serum kreatin kinaz (CK) aktivitesinde (kas hasarı ana markırı) ve çalışan kas gruplarında belirgin kas ağrısında önemli bir artış görülmektedir (Chatzinikolaou ve ark., 2010). Diğer yandan literatür incelendiğinde, hem insan hem de hayvan modellerinde eksantrik kasılmalarınn iskelet kası travmasını indüklediği belgelenmiştir. Bu nedenle, egzersize yeni başlayan veya alışılmadık bir egzersiz sonrası indüklenen travmaya bağlı inflamatuar yanıt, kaslara özgü enzimlerin seruma aşamalı olarak salınmasını ve eksantrik egzersizden sonraki günlerde sıklıkla gözlenen ağrı hissi ile açıklanmaktadır (Saxton ve ark., 2003).

 

Düzenli direnç egzersiz katılımcıları için en optimal egzersiz tercihi, daha iyi bir içgörü sağlamak ve kas hasarını azaltmak için oldukça önemlidir. Bundan dolayı güncel literatür, rutin egzersiz uygulamalarının kas hematolojik ve biyokimyasal kan belirteçleri olan kas hasarı ve enflamasyonu üzerindeki etkilerine odaklanan oldukça fazla araştırma göze çarpmaktadır. Akut progresif elastik-bant egzersiz sonrası iskelet kaslarında meydana gelen mikrotravmalardan dolaylı, DOMS, CK, LDH, IL-6 ve CRP gibi kas hasarı markırlarının belirgin şekilde yükseldiği ifade edilmiştir. Elastik band egzersizleri sonrası kas hasarı markırlarında görülen artışların rasyonel açıklaması olarak eksantrik kasılma boyunca kasılabilen ünitelerin maruz kaldığı mekanik gerim kaynaklı olduğu düşünülmektedir (Moritani ve ark., 1987). Literatürde bir araştırmada, kuadriseps kasının hedeflendiği bir elastik band egzersizi sırasında ölçülen elektromiyografi (EMG) ölçümünde eksantrik fazın son evresinde artmış bir kas aktivitesi tespit etmişlerdir (Cronin ve ark., 2003). Bu bağlamda, eksantrik fazın sonunda görülen bu artışın kaynağı olarak, eksantrik fazın başında, elastik bantta oluşan kuvvetin geri çekmesi nedeniyle artan segment hızının, eksantrik fazın sonunda yükü yavaşlatmak için daha büyük bir kas kuvveti gerektiren segment momentumu artışı ile açıklanmaktadır (Gadruni ve ark., 2015). Bu muhtemel açıklamayı destekler nitelikte, eksantrik fazın sonunda çalışan kaslarda görülen yük artışının kas hasarını arttıran önemli bir unsur olduğu savunulmaktadır (Lieber ve ark., 1986).

Sonuç olarak, direnç bandları kuvvet gelişimi ve hipertrofik yanıt için uygun gerim aralığında tercih edilmesi gereken bir ekipman olarak düşünülmektedir. Dahası yarattığı kas hasarı ve ağrı büyüklüğü düşünüldüğünde diğer direnç modalitelerine göre daha güvenli olarak nitelendirilebilir.

Haftanın Mottosu:“Defalarca ne yapıyorsak oyuz! Bu yüzden, mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır. Aristoteles